15 Şubat 2011 Salı

Keyifli bir haftasonunun ardından..

Cuma günü olmasını iple çekeriz biz çalışanlar, benim gibi planlı programlı olmayı seven biri mutlaka hafta sonu için keyifli planlar yapmış olur. Ben bazen olayları akışına bırakır günüme ufak sürprizlerin katılmasını zevkle izlerim. Bu cumartesi sabahı arkadaşımla erkenden yollara çıkıp uzun zamandır gitmek istediğim Body Worlds sergisine gittik, kesinlikle çok etkileyici bir sergi olmuş. Allah'ımızın bizi nasıl özenle, nasıl mükemmel bir şekilde yarattığını bir kez de gözlerimizle görmüş olduk. Gönüllü kişiler tarafından vücutlarının bağışlanmasıyla insan anatomisini izleme fırsatı bulduk. Hem çok bilgilendirici, hem de etkileyici bir sergi olmuş. Bütün kemiklerimiz, organlarımız, kaslarımız, damarlarımız gözlerimizin önündeydi. Karaköy Antrepo' da bulunan bu sergiye herkesin gidip gözleriyle ne kadar muhteşem varlıklar olduğumuzu görmesini tavsiye ederim.

Karaköy'e gidip önünden geçtiğimiz Karaköy Güllüoğlu Baklavacısına girmemezlik edemedik, günümüzün sürprizi de bu olmuş oldu. Baklavalardan özellikle çikolatalı baklava benim favorim oldu.
Günün ilerleyen saatlerinde başka sevdiğim bir arkadaşımın da aramıza katılmasıyla Beyoğlu'nda bulunan Pera Müzesi'ne gittik. Frida Kahlo ve Diego Rivera resim sergisi ve Çarlık Rusya'sından Sahneler resim sergisini gezdik. Özellikle Frida Kahlo'nun yaptığı otoportreler çok ilgimi çekti. Fırtınalı bir hayat yaşayan Frida çok değişik açılardan çok ilginç resimler çizmiş. Hastalıkla, acıyla bir hayat geçirdiği halde eşi Diego'ya ve resim çizmeye olan sevgisi hiç bitmemiş. Farklı imajı ve marjinal kişiliği ile Frida'yı biraz daha yakından tanıdığımı hissettim bu sergide.

Çarlık Rusyası resimlerinde ise 1800'lü yılların savaşan, yorgun, fakir Rusya dan kareler görmek mümkündü.

Sergideki resimleri dikkatle izlemek, arkadaşlarımla kahve eşliğinde keyifli sohbetler etmek, sonrasında St.Antuan kilisesine girip kendimizce dua etmek ne kadar yorulduğumuzu fark etmemizi sağladı. Aramıza katılan diğer arkadaşlarımla İstiklal caddesi üzerindeki daha önce gitmediğimiz bir restorana oturduk. İstiklal caddesinde Tünel tarafında olan Ada cafe&kitap aslında vazgeçilmez mekanlarımdandır, her zaman çok keyifli olan ortamda hep güzel müzikler dinleme fırsatımız olur. Ama bu sefer Ada'dan birkaç adım uzaklıktaki Mek-Med isimli restoranda yemeğimizi yedik. Leziz güzel yemeklerinin yanında güler yüzlü personeliyle bende iyi bir izlenim yarattı. Combo fajitası ise damağımda güzel tatlar bıraktı.

İstiklal caddesinin Cumartesi akşamı geleneksel kalabalığı arasına karışıp, yeni günün kollarına bıraktık kendimizi. Ertesi günü sevdiklerimle geçirip bu sefer Eminönü semtinin kalabalığına karıştık, sokakları gezip kokusuna dayanamadığımız balık ekmekle ödüllendirip kendimizi güç topladık. Her pazar akşamı nedense hüzünlendiğim gibi yine hafif bir hüzün ile eve doğru yolumu tuttum. Hep gezmek, hep sevdiklerimle olmak. Hayatın keyfini çıkarmak gerekli diye düşünmeden edemedim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder